O HEP VARDI
AKLIMIN BİR KÖŞESİNDE
İlk olarak, 1981'de
tanıştım O'nunla... Yani göz göze tanışmanın ötesinde, içinde yolculuklar
yapmaya ilk o zaman başladım, lise sonrası ilk çalıştığım işimde...
73 yaşındaki patronumun kontrolünde bambaşka bir arabaydı, 18'indeki oğlunun
altında bambaşka... Açık krem rengiydi, beyaza çok yakın. Sanırım 7 veya 8
yaşındaydı...
Garip! Onun bir ismi olmadığını yeni farkediyorum.. "Bizim Vosvos" diyorduk
hepimiz.
|
Ne anılarım var "Bizim
vosvos"la.
İçine kameralar, monitörler, spotlar doldurup çekime giderken, yağışlı bir gecede
Bebek yokuşunu uçarcasına inerken, arkada kablolara dolanışımız,
Öğlen yemeği için, Çorlu'ya gidip geldiğimiz günler,
Oğlu hararet lambasını değiştirmediği için (değiştirdim deyip, parayı yemiş),
motor yakıp "Baba" ile İzmit yolunda kalışımız.. |
Bir kez bir TIR'la
ve sık sık İzmirli bir dostumuzun TRANSAM'ıyla çevreyolunda kapışmalarımız... Ve
daha neler neler.. Gençlik başka birşeymiş.. :(
O zamanlar, "Benim arabam da bir kaplumbağa olmalı" demiştim |
Otomobil mi... Boşver canım...
Bir otomobil almayı
pek düşünmedim. (Borçlanmayı sevmememin de etkisi var tabi bunda!)
1984-85 yıllarında sevgili partonum Robert abimin 72 Model 20M Ford'u ile geçirdiğimiz
güzel günler bile, bir otomobil arayışına yöneltmedi beni.
Hakkını yemeyelim, direksiyonun tadını, sabahın 4'ünde "GüzelYer"
sırtlarında balıkçı teknelerinin sesini sohbetimize meze yaptığımız günleri o
"Rafet"e (34 RF 911) borçluyuz.
Evlendikten, hele çocukların doğumundan sonra bir gereksinim olmaya başladı
aslında.. Ama ben Taksinin rahatlığını otomobilin problemlerine hep tercih
etmiştim.. Hele hele park sorununu düşününce..Ama sonunda eşimin iki oğlumuzu öne
sürerek yaptığı baskılar artınca, bir otomobil almaya karar verdik.
Ve ailenin 5. ferdi geldi.. : |